Yıllar öncesiydi…
Hakemliği bırakmış bir dostumla sohbet ediyorduk…
Konumuz futbol ve paydaşlarıydı…
“Türk futbolunun en büyük sorunu hakemler, teknik adamlar veya futbolcular değil, bir şekilde parayı bulmuş ve hasbel kader bir kulübün başkanı ya da yöneticisi olmuş kişiler” dedi…
“O kadar da değil” dememe rağmen, “inan ki böyle” dedi…
Sonra devam etti…
“Yaşarsak hep birlikte göreceğiz. Bu tip insanlar parayla her şeyi satın alabileceklerini sanıyorlar. Ve paralarını demir yumruk gibi kullanıyorlar, kullanacaklar” diyerek, o günlerden, bu günleri işaret etmişti…
Ve bir şey daha söylemişti…
Hakemliği bırakan, yorumculuğa soyunan eski hakemlerin de, Türk hakemliğine büyük zararlar verdiğini vurgulamıştı…
Eski hakem ve bazı yorucuların, genç ve istikbal vadeden hakemleri, yaptıkları yorumlarla ve eleştirilerle aslanların önüne attıklarını, bunun ileride büyük sıkıntılara neden olacağını ifade etmişti…
Gelinen nokta malum.
x
Kulüpler ya da başkanları, her maç öncesi çalışmalara başlıyorlar…
İnce ince göndermelerle hakemlere ve onların bağlı olduğu kurumlara “ayar” verme yarışına giriyorlar…
Niye ve ne adına?
Elbette kazanma adına!
Hakemleri nasıl etkileriz!
Tribünler nasıl şartlandırırız!
Fikri ve zikri, “kazanalım da nasıl kazanırsak, kazanalım” olunca, usulsüz ve tamamen kazanma odaklı beyanatlarla gündem belirlenir!
Sonuç istedikleri gibi olursa, sıkıntı yok…
Ama, tersi olursa, vay hakemin haline…
Ne ana kalır, ne avrat kalır, ne erkekliği kalır!
Adamın yedi sülalesine rahmet okuturlar…
Rahmet okutmakla kalmadıkları gibi, bazen de kum torbasına çevirirler…
Sanırsınız Mike Tyson…
Sağ kroşe ile indirir, tekmeleriyle de yere düşmüşe Allah ne verdiyse artık!
Hani bizim geleneğimizde yere düşene vurulmazdı?
x
Futbolumuzun neden yerinde saydığının en bariz örneği budur…
Kendi liyakatsızlıklarının, kendi beceriksizliklerinin ve kendi tahammülsüzlüklerinin faturasını hakemlere çıkaran bu akıl ile elbette Türk futbolu gelişmez…
Daha öncede yazdım, hakemler “evin cümle kapısı” gibi, gelen vuruyor, giden vuruyor…
Kazanan da vuruyor, kaybeden de!
Kimse takımı ne oynamış, ne oynamamış, ona bakmıyor…
Faturanın kesileceği yer belli: Hakemler…
İyi hakem var, kötü hakem var, iyiniyetli hakem var, kötü niyetli hakem var…
Onlar da sütten çıkmış ak kaşık değiller…
Ama, suratına yumruk, kafasına da topa vurur gibi vurmak, insanlık mı?
Bu ülkede bir başkan çıkıyor, “silahım yanımda olsaydı, bu hakemi vururdum” diyor ve alkışlanıyor, bir diğeri hakemi nakavt ediyor, “eline koluna sağlık başkanım” tezahüratlarıyla karşılanıyor…
Sadece omuzlarına almadıkları kalıyor!
Vara vara vardık Siverek’in hanına!
Gele gele geldik futbolun kara gecesine.
x
KONYASPOR’DA SIKINTI DEVAM EDİYOR
Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen Halil Umut Meler’in ayakta yumruklanması, yerde tekmelenmesi, doğruyu konuşmak gerekirse burnumuzun direğini sızlattı…
Spor bu olmamalı…
Özellikle, futbolda aklı başında görünüp, sonuca dayalı cinnet geçirenlere meydan verilmemeli.
x
Gündem biraz Faruk Koca ve Halil Umut Meler’e kayınca, Konyaspor’un Sivasspor’a mağlup olması güme gitmemeli…
Futbol enteresan bir oyun…
İşler her zaman iyi gitmez…
Bazen teknik direktör, bazen takımının en iyi ve en istikrarlı oyuncusu sınıfta kalır ve takım da onlarla birlikte sınıfta kalmaktan kurtulamaz…
Sivasspor maçında olduğu gibi…
Deve gibiydi Konyaspor…
Doğru bir tarafı yoktu…
Hakan Keleş mesela…
Takımının istediği oyunu oturtamamasında, istenilen hamlelerin gelememesinde, kenar beklerinin fonksiyonel olamamasında etkisi büyük…
Ahmet Oğuz’u geçtik…
Bu takımın en istikrarlısı Guilherme son çizgiye inme konusunda hayli etkili bir oyuncu…
Dahası kafasını kaldırıp, tam adrese attığı nokta paslar ve attırdığı gollerle de…
Sivas maçında Guilherme’yi de göremedik mesela…
Konyaspor üzüyor ve sanki üzmeye devam edecek gibi…
Eski bir yönetici abimiz, hem de bu takımla şampiyonluk yaşamış bir isim…
Konyaspor’a çok üzüldüğünü belirtirken, aynı zaman da sitemliydi…
“Yerel gazetelere spor sayfaları için abone oldum, ama gerçekleri yazmadıkları için, hepsinin aboneliğini iptal ettim” dedi..
Üzüldüm tabii ki…
Yerel gazetelerin nefes almakta zorlandığı bu günlerde hoşuma gitmedi verdiği karar…
Aboneliğini sonlandırma eylemi ile bizlere, yani spor gazetecilerine, spor müdürlerine bir mesaj verdi…
Tabii alan olursa!
İsmini vermediğimiz abimiz, “Konyaspor’a üzüntümden dolayı vakit namazını farkında olmadan iki kere kıldım” derken, içinin “cız” ettiğini söyledi…
Ve bir şey daha söyledi ki, bu seferde benim içim “cız” etti.
Eski bir hakemin kendisine yaptığı itirafı anlattı. Türk futbolundaki asıl sorunu ortaya çıkardı. Recep Çınar yazdı
Posted by